William Carlos Williams - Sokaktaki Yaralanmış Bir Köpeğe


– Sokaktaki Yaralanmış Bir Köpeğe –


Yerde acıyla uluyan
            hayvancağızdan değil,
                         kendi kendimden irkiliverdim—
patlayışı gibi
            tıpkı bir bombanın.
                         Bütün dünyayı
telef eden
            bir bomba.
Dillendirmekten başka
            birşey gelmiyor elimden.
Belki biraz olsun
            diniyor o zaman
                        içimdeki sızı.


Sanki baldıran otu içmişim gibi
            bir uyuşma hissi
                        bayıltıyor duyularımı. Aklıma
Rene Char’ın
            şiirleri geliyor;
                        neler görmüş olmalı,
neler çekmiş
            ki sonunda sırf sazlıklı derelerden,
                        ve köklerini suladığı
nergislerden, lalelerden
            söz eder olmuş,
                        o güzel kokulu çiçeklerden,
içinden suların
             süzülüp gittiği ipliksi kökleriyle
                        öylece asılı durarak
samanyolunu
            doldurup
                        taşıran.
Norma geliyor aklıma,
            kadife kulakları
                        anlamlı anlamlı bakan gözleriyle
çocukluğumdaki İngiliz seterimiz.
            Evimizin kilerinde
                        yavruladığı gece
olayın heyecanı içinde
            onu göğüslerini ısırarak
                        parçalamaya çalıştıklarını sanıp
nasıl da basmıştım tekmeyi
            içlerinden birine.

Bir de bir avcının
            açık avucunda
                        öylece yatan
ölü tavşan geliyor aklıma.
            Yanında dikilmiş bakarken
                        koca bir bıçak çıkarıp
hayvanın edep yerinden
            sokmuştu gülerek.
                        Bayılıyordum az kalsın.

Nereden de geliyor böyle şeyler aklıma?
            Can çekişen bir köpeğin iniltilerini
                        elimden geldiğince
örtmem gerek.
            Rene Char,
                        sen güzelliğin gücüyle
tüm yanlışları doğrultabileceğimize
            inanan bir şairsin.
                        Buna ben de inanıyorum.
Yaratıcılığımız ve cesaretimizle
            zavallı aptal hayvanları aşacağız.
                        Buna tüm insanlar inansın,
tıpkı senin bana
            inanmayı öğrettiğin gibi.

William Carlos Williams - 1954
çev. cem duran









– To A Dog Injured In The Street –

It is myself,
                    not the poor beast lying there
                                        yelping with pain
that brings me to myself with a start -
                    as at the explosion
                                        of a bomb, a bomb that has laid
all the world waste.
                    I can do nothing
                                        but sing about it
and so I am assuaged
                    from by pain.

A drowsy numbness drowns my sense
                    as if of hemlock
                                        I had drunk. I think
of the poetry
of Rene Char
                and all he must have seen
and suffered
                    that has brought him
                                        to speak only of
sedgy rivers,
                    of daffodils and tulips
                                        whose roots they water,
even to the free-flowing river
                    that laves the rootlets
                                        of those sweet-scented flowers
that people the
                    milky
                                        way.

I remember Norma
                    our English setter of my childhood
                                        her silky ears
and expressive eyes.
                    She had a litter
               of pups one night
in our pantry and I kicked
                    one of them
                                        thinking, in my alarm,
that they
                    were biting her breasts
                                        to destroy her.

I remember also
                    a dead rabbit
                                        lying harmlessly
on the outspread palm
                    of a hunter's hand.
                                        As I stood by
watching
                    he took a hunting knife
                                        and with a laugh
thrust it
                    up into the animal's private parts.
                                        I almost fainted.

Why should I think of that now?
                    The cries of a dying dog
                                        are to be blotted out
as best as I can.
                    Rene Char
                                        you are a poet who believes
in the power of beauty
                    to right all wrongs.
                                        I believe it also.
With invention and courage
                    we shall surpass
                                        the pitiful dumb beasts,
let all men believe it,
                    as you have taught me to believe it. 

 William Carlos Williams - 1954

Çeviri Notları

Bu şiiri yıllar önce çevirmiştim. İçinden geçtiğimiz şu dönemde anlamlı olacağını düşünerek gözden geçirip paylaşmak istedim. William Carlos Williams sadelikten ödün vermeyerek liriği yakalayabilmiş büyük bir şair.



Kasıkların elma ağaçları. Dizlerin güney rüzgarları.

Your thighs are appletrees. Your knees are a southern breeze.


Charles Bukowski'nin "True" şiiri



- doğru -

Lorca'nın 
en iyi dizelerinden biri,
“acı, daima
acı . . .”

bunu bir 
hamam böceğini 
öldürürken düşünün yada
tıraş olmak için
usturayı elinize aldığınızda

yada
güneşle yüzleşmek için
kalktığınızda
sabah vakti. 

Charles Bukowski
çev: Cem Duran

- true -

one of Lorca's best lines
is,
"agony, always
agony . . ."

think of this when you
kill a
cockroach or
pick up a razor to
shave

or awaken in the morning
to
face the
sun.

Charles Bukowski




notlar: 
Yıllar önceden internette paylaşmış olduğum bu şiiri yeniden gözden geçirdim. Ekstra bir not olarak, "yada" bağlacını bitişik yazdım çünkü doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum."Veya"yı da "ve ya" şeklinde yazmadığımıza göre "yada"daki "ya"yı ayırmaya gerek olmadığı kanaatindeyim.

Neden Kitap Okumuyoruz? Mu Acaba?


"Türkiye'de neden az kitap okunuyor" sorunsalına kendimizce nedenler sıralamadan önce, az kitap okunduğunun gerçek bir olgu olduğunu göstermemiz gerekiyor. Elimizde bu yönde ne gibi veriler var?

Okuma alışkanlığımızla ilgili internetten ulaşabildiğimiz (neredeyse) tüm kaynaklar aynı kamuoyu araştırmasına dayanıyor. Bu araştırmayı kimine göre UNESCO yapmış, kimine göre Bağımsız Eğitimciler Sendikası, kimine göreyse DESAM (Demokratik Eğitimciler Sendikası Araştırma Merkezi). Genelde şunun gibi birşey: Türkiye’nin Kitap Okuma Alışkanlığı


Ne var ki sözkonusu üç kurumun da sitesinde böyle bir rapor yok. Dahası bahsi bile geçmiyor. Dolayısıyla konuyla ilgili neredeyse tüm siteleri kaplamış olan, aynı zamanda aralarında Zaman, Hürriyet ve Milliyet gibi ciddi (denebilecek) gazetelerin de olduğu yayınlarda haber olmuş bu veriler, büyük olasılıkla var olmayan bir araştırmanın sonuçları.

Hürriyet'ten Doğan Hızlan da bu şüphelerini bir yazıyla dile getirmiş: Şüphelendiğim Kaynaklar

Sözde raporda yazılanlara yakından bakalım: 
1- Toplam nüfusu sadece 7 milyon olan Azerbaycan'da kitaplar ortalama 100.000 tirajla basılırken, Türkiye'de bu rakam 2000 - 3000 civarında basılmaktadır.

Kitapların "ortalama" 100.000 basılmasının mümkün olmadığını, kitap basımıyla uzaktan yakından ilgilenmiş herkes bilir. Yeni ve bilinmeyen kitaplar bütün dünyada 1.000 ila 5.000 basılır. Hiçbir yayınevi adı duyulmamış bir yazarın kitabını yüz bin adet basıp - atıyorum - 99.000 kitabın elinde kalma riskini göze alamaz. Bazı kitaplar milyon adetlerde basılsa da bunlar ya büyük yazarların kitaplarıdır, ya da çok özel bir beklentisi vardır. Bu gibi durumlar nadir olduğundan ortalamayı 100.000'e çekmeleri mümkün değil.

2- Japonya'da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye'de sadece 23 milyon.

Bu da doğru değil. Türkiye Yayıncılar Birliği’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı ISBN Ajansı ile Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü, bu sayının 23 milyon değil, 500 milyon olduğunu belirtiyor:

"[Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celâl'in] Kültür ve Turizm Bakanlığı ISBN Ajansı ile Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’nden edindiği bilgilere göre; Türkiye’de 2011 yılında 43.190 başlık altında çeşitli kitaplar yayınlandı. Bu 43.190 çeşit kitabın toplam baskı adedi  493.469.643 oldu. Bu rakamlara göre 2011’de Türkiye’de yayımlanan kitap çeşidi % 25.70 üretilen kitap adedi % 20.84 artmış oluyor. 2011’de kişi başına 6.8 adet kitap düştü bu sayı 2010’da 5.6’ydı."

3- Japonya'da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa'da 7. Türkiye'de ise yılda 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor.

Yine gerçekdışı, hatta uçuk sayılar. Türkiye'de yılda 500 milyon kitap basıldığına göre bir yılda kişi başına düşen kitap sayısı altı küsurdur.

4- Ardından "Dünyada Bir Yılda Ders Kitapları Hariç Basılan Kitap Sayısı" diye bazı sayılar verilmiş ki baştan sona yanlış. Örneğin ABD'de yılda toplam 72.000 kitap basıldığını söylüyor ama gerçek sayı 290.000. Türkiye 6.000 deniyor ama gerçek sayı 43.000.

Hangi ülkede yılda kaç kitap basıldığı Wikipedia'nın ilgili makalesinden görülebilir: Books published per country per year.

Wikipedia'ya güven olmaz diyenler için bir başka güzel kaynak:http://www.worldometers.info/books/

Aslında bu sayılar UNESCO'nun verilerinden geliyor fakat bu kaynak paralı: kitap üretim istatistikleri.

5- Türkiye, kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin gerisinde kalmış durumda.
ve
Türkiye’de bir kişinin kitap okumaya ayırdığı zamanın; bir Norveçli 300, Amerikalı 210, İngiliz ve Japon 87 katını ayırıyor.
Bu iddialar da uydurma. İngiltere kaynaklı Gfk NOP araştırma kurumunun "Dünya Kültürel Puan Endeksi"ne göre Türkiye'de haftada 5,9 saat kitap okunuyor ki dünyada bırakalım 300 katını, bunun iki katı olan ülke bile yok: NOP World Culture Score.

Birileri güzellik yapıp NOP'un verilerini bir haritada göstermiş:



Sonuç olarak, ulaşabildiğim tüm güvenilir kaynaklar, böyle bir olgunun varlığını yalanlıyor. Ülkemizde neden kitap okunmadığını tartışmayı düşündüğüm bu yazıya daha başlarken hayal kırıklığına (!) uğramış durumundayım. Heyhat, araştırmalar sezgilerimizi ve önyargılarımızı desteklesin diye değil, gerçeği ortaya çıkarmak için varlar. Aksi yönde verilerle karşılaşana kadar görüşümü değiştirmek zorundayım: Türkiye'de kitap okunmadığı yönünde bir algı varsa da, bu algı verilerle desteklenmiyor.

Belki bu noktada şu soruyu sormalıyız: Türkiye'de insanların kitap okumadığı yönündeki algı nereden kaynaklanıyor?