Çağlama ve Döküm
Genç bir çocuğa
Margaret, bu mahsunluğun niye?
Sazlı koru yaprak sızlanıyor mu diye?
Yapraklar da insanların yaptıkları gibi,
Tasalandırıyor mu taze temiz düşüncelerini?
Heyhat! Ömür kırışıp da çatınca kışı kalbin,
Değeri kalmaz gözünde bu görüntülerin.
Yıllar akar da yıllara, yüreğini bir kabuk
bağlar,
Umursamaz gönül, önünde yıkılsa da dağlar;
Ama gözler bu sefer bir başka bilgelikle ağlar.
Umursamaz gönül, önünde yıkılsa da dağlar;
Ama gözler bu sefer bir başka bilgelikle ağlar.
Adını ne koyarsan koy gelir bahar,
Aynıdır tüm hüzünlerin doğduğu pınar.
Gönül görür, kalp kestirir belki amma
Dile gelmez, akla sığmaz bu muamma:
Budur insanoğluna yazılan felaket
Ağıdını yaktığın kişi sensin Margaret.
çev: Cem Duran
Spring and Fall
To a young childMÁRGARÉT, áre you gríeving
Over Goldengrove unleaving?
Leáves, líke the things of man, you
With your fresh thoughts care for, can you?
Áh! ás the heart grows older
It will come to such sights colder
By and by, nor spare a sigh
Though worlds of wanwood leafmeal lie;
And yet you wíll weep and know why.
Now no matter, child, the name:
Sórrow’s spríngs áre the same.
Nor mouth had, no nor mind, expressed
What héart héard of, ghóst guéssed:
It ís the blight man was born for,
It is Margaret you mourn for.It ís the blight man was born for,
Gerard Manley Hopkins
Çeviri Süreci
İlk olarak şiirin harfiyen (literal) çevirisini
yazıyorum. Bu çevirinin amacı, şiirin kafiyesini, ritmini veya diğer biçimsel
özelliklerini vermek değil, İngilizce bilmeyen veya az bilenlere yardımcı
olması amacıyla anlamını birebir Türkçeye çevirmek:
Spring and Fall - harfiyen çeviri:
İlkbahar (/Pınar) ve Sonbahar (/Düşüş)
Margaret, hüzünleniyor (/üzülüyor) musunAltınkoru yapraksızlanıyor diye?
Yapraklar, insanın şeyleri gibi, sen
Taze düşüncelerinle umursuyorsun (/dert ediyorsun), yapabilir misin?
Ah! kalp yaşlandıkça
O bu görüntülere daha soğuk gelecek.
Zamanla, ne de bir iç çekiş esirgeyerek
Solgunağaç yapraköğünü dünyaları yatsa da;
Ve yine de ağlayacaksın ve bileceksin niye.
Şimdi önemi yok, çocuk, ismin:
Hüznün kaynakları (/ilkbaharları) aynıdır.
Ne ağız, ne de ne akıl, ifade etmiştir
Kalbin duyduğu şeyi, hayaletin tahmin ettiğini:
O insanın doğma nedeni olan yıkımdır (/marazdır)
Yasını tuttuğun Margaret'tir.
Bazı gözlemler:
1- Orjinalinden ve harfiyen çevirinden anlaşılacağı üzere, şiir ilk okuyuşta anlamını ve güzelliğini ele vermiyor (en azından bana vermedi). Bunun bir nedeni bazı cümlelerin standart gramer kurallarına uymaması (Nor mouth had, no nor mind, expressed / What heart heard of, ghost guessed), ikinci nedeni "unleave", "wanwood" ve "leafmeal" gibi sözlük-dışı, türetik sözcükler içermesi, üçüncü nedeni ise örneğin "ruhun sezdiği" yerine "hayaletin tahmin ettiği" gibi sıradışı ifadeler barındırması.
Bazı gözlemler:
1- Orjinalinden ve harfiyen çevirinden anlaşılacağı üzere, şiir ilk okuyuşta anlamını ve güzelliğini ele vermiyor (en azından bana vermedi). Bunun bir nedeni bazı cümlelerin standart gramer kurallarına uymaması (Nor mouth had, no nor mind, expressed / What heart heard of, ghost guessed), ikinci nedeni "unleave", "wanwood" ve "leafmeal" gibi sözlük-dışı, türetik sözcükler içermesi, üçüncü nedeni ise örneğin "ruhun sezdiği" yerine "hayaletin tahmin ettiği" gibi sıradışı ifadeler barındırması.
2- Şairin neden böyle bir anlatım yolu seçtiğini anlayabilmek için şiir
anlayışına bakmamız gerekiyor. Hopkins, ritme ve iç-seslere büyük
önem veren bir şair. Öyle ki, okurun hangi heceleri vurgulaması gerektiğini, sesli harflerin üzerine
çentik koyarak belirtmeye kadar vardırmış işi. Bu vurgular, aynı zamanda onun kendi
buluşu olan "sprung rhythm"e bir yol gösterici niteliğinde. Bununla da
yetinmeyip şiiri her dizesine yaydığı muazzam bir aliterasyon örgüsüyle bezemiş.
Ritim ve ses bu derece ön planda olunca, leksikon, gramer ve anlamı ikinci
plana itmekten veya eğip bükmekten çekinmemiş. Kafiyeleri
italik, aliterasyonları kırmızı kalın harflerle belirterek şiiri baştan okuyalım. (Sesli okumak sesleri daha iyi duymaya yardımcı olacaktır):
MÁRGARÉT, áre you gríeving
MÁRGARÉT, áre you gríeving
Over Goldengrove unleaving?
Leáves, líke the things of man, you
With your fresh thoughts care
for, can you?
Áh! ás the heart grows
older
It will come to such sights colder
By and by, nor spare a sigh
Though worlds of wanwood leafmeal lie;
And yet you wíll weep and know
why.
Now no matter,
child, the name:
Sórrow’s spríngs áre the same.
Nor mouth had, no nor mind, expressed
What héart héard
of, ghóst guéssed:
It ís the blight man was born for,
It ís the blight man was born for,
It is Margaret you mourn for.

Ben de şairin anlayışı doğrultusunda, ritmi ve iç-sesleri anlamın önüne koydum, elimden geldiğince prozodiyi yansıtmaya çalıştım.
3- Şiirin kafiye şeması şöyle: aabbccdddeeffgg. Tam ortada yer alan üç dizenin (ddd) şiiri anlamsal olarak da gençlik ve yaşlılık olarak ikiye ayırdığı söylenebilir.
4- Şiirin ortasındaki üç dizenin (ddd) birincisinde (By and by, nor spare a sigh) "by" ve "sigh" ile yaratılan iç kafiyeden dolayı, bu üç dize kafiye açısından dört dize olarak da değerlendirilebilir:
by and by
spare a sigh
leafmeal lie
know why
5- Sondan bir önceki dize "It is the blight man was born for" hakkında da bir not eklememiz yerinde olur. Hopkins, 1844 ile 1889 yılları arasında yaşamış bir İngiliz katolik rahip. Hristiyanlık inancına göre insan, ilk günahı işleyerek cennet bahçesinden kovuldu ve sonsuz yaşamdan oldu. Şiirde geçen "blight" (yıkım) da her insanın "tadacağı", Tanrının her insanın kaderine yazdığı bir yıkım olarak değerlendirilebilir. Dahası Hopkins, şiirin başlığındaki "sonbahar" sözcüğünü İngiliz İngilizcesindeki "autumn" sözcüğüyle değil, cennetten düşüş anlamını sezdirebilmek için Amerikan İngilizcesindeki "fall" (sonbahar/düşüş) sözcüğüyle ifade etmiş. Margaret çocuk aklıyla mevsimlerin değiştiğine, yaprakların döküldüğüne üzülürken bir gün gelecek bu kendi dışındaki maddi dünyanın değişimine ağlamaz olacak, fakat bu sefer de içten içe kendi ölümünün yaklaştığını sezerek ona kahrolmaya başlayacaktır. İnsan, ağzıyla dile getiremese ve aklıyla ifade edemese de ruhuyla sezmektedir ki aslında tüm hüzünlerin kaynağı, kendi kaybettikleri ve kendi faniliğidir.